14 Kasım 2010 Pazar

A, B'yi Seviyor

A kişisi talihsiz bir kaza sonucu ölmüştü. Ayrılmaz ikili A ve B'den B, bu durumu olgunlukla karşılamak bir yana, şoktaydı. Çok ağladı. Her şeyden vazgeçmişti. Bir gün camının tıklatıldığını duydu. Gözyaşlarının arasında gördü ki, gelen A'ydı. Derisi kurtlanmış, kemikleri ortaya çıkmaya başlamıştı. Olsundu. B özlemle A'ya sarıldı. Tutkuyla toprak kokulu dudaklarından öptü.
Fakat gece olunca, A'nın organları dağıldığı için birlikte yatamadıklarını fark ettiler. Bu duruma çok üzüldüler tabii, ama yine de birlikteydiler ya. Hem de tam onu, A'yı sonsuza dek kaybettiğini düşünürken; buna üzülmek ancak nankörlük olurdu. B gidip A'nın yatması için pırlanta işlemeli, kırmızı bir tabut satın aldı. Yan yana yatamasalar da ilk gecelerinde yatağı ve tabutu yan yana getirip el ele uyudular. B, elinin içinde A'nın tırnaklarının dağılmaya başladığını fark ettiğinde bunun riskli olduğunu anladı. Olsundu, o da elini tutmayıverirdi. A yanındaydı ya, hem de ölmesine rağmen.

Uyandıklarında B, A'ya en sevdiği kahvaltıyı hazırladı; taze meyve suyu ve sahanda yumurta. Fakat A'nın bu yemekten zevk alamadığını fark etti B. Artık alenen midesi gözüken A'nın en sevdiği kahvaltının vücudunda yarattığı etkileşimler rahatsız ediciydi. Neden kendisine söylemediğini sordu B, A'ya bu kahvaltıyı istemediğini. A'nın cevabı, utandığı için söylemeyemediğiydi. Bunun üzerine B ona sevgiyle sarıldı. A'nın durumunun değiştiğinin farkında olduğunu, fakat ne olursa olsun bunu kendisiyle paylaşması gerektiğini çünkü onu sevdiğini söyledi. Birbirlerine gülümsediler. Sarıldıkları için A'nın sırtından fırlayan kemiği B sevgiyle yerine yerleştirdi. Sonrasında B, A'nın kahvaltısı için çeşitli böcekler toplamaya gitti.

Akşam olunca B, A'ya okuması için eski mektuplarından birini uzattı gülümseyerek. A da gülümsedi, heyecanla eline aldı. Ama okumak için başını eğdiğinde, gözlerinden biri yere düştü. B her ne kadar, koltuğun altına kaçan gözünü A'ya geri verip ortada bir sorun olmadığını söylese de, bu olay karşısında A'nın morali çok bozulmuştu.

B, A'nın rahatça yatması için tabutunu hazırlarken; içeriden tıkırtılar geldi. A gizlice B'nin getirdiği böceklerden yiyordu, acıkmıştı tabii. B, A'nın neden bunu gizlemeye gereksinim duyduğunu çözememesine rağmen, karışmamaya karar verdi.

Gece oldu. B, A'yı sevgiyle tabutuna taşıdı. Yüzündeki ve bacaklarındaki kurtları sildi. Oda ısısını bu hayatta en çok sevdiği şeye zarar vermeyecek şekilde ayarladı, elinden geldiğince. Kendisi de tabutun dibine çektiği yatağa yattı. Tırnakları dağıldığı için A'nın elini tutmaması gerektiğini ona söylese de, A ısrar etti. Birbirlerini öptüler ve el ele uyudular.

Ertesi sabah B, yüzünde bir gülümsemeyle uyandı. A'ya nasıl bir kahvaltı hazırlaması gerektiğini düşünmüştü uykuya dalarken, şimdi de bu düşüncelerini gerçekleştirmek için harekete geçecekti. Avucundaki A'nın pörsümüş elini hafifçe sıktı, evet yanındaydı. Gözlerini açtı. Elinde gerçekten de A'nın eli vardı. Ama vücudunun geri kalanı, sırılsıklam olmuş ve çürümüştü. B, konuşamadı. Elinde olan ve artık A'nın vücuduyla bir bağlantısı olmayan eli daha çok sıktı. A'nın gözyaşları, gece boyunca tenine nüfuz etmiş ve sağlam kalan yerlerini de parçalamıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder